24 Nisan 2013 Çarşamba

Çikolata: ilaç mı, yoksa efsane mi?




Bugün çikolatayı bir zevk, bir tutku anı, zor bir günün sonunda bir canlandırıcı olarak görüyoruz. Ancak çağlar boyunca, pek çok kişi çikolatayı çeşitli şikayetlere çare olarak gördü.


Çikolatanın tıbbi uygulamalarda kullanıldığına dair ilk kanıt, Mayaların kakao yetiştirmeye başladığı 4. yüzyıla kadar gider, savaşçılar, çikolatayı hem uyarıcı bir içecek, hem de rahatlatıcı bir balsam olarak kullanıyorlardı. Ayrıca, kakao yağı ile yaralarına pansuman da yapmışlardır.


Aztekler, kakaoyu atalarının öğütülmüş kemikleriyle karıştırarak ishal tedavisi için kullanmışlardır. Kakao Avrupa’ya ulaştıktan sonra, kakaonun sağlık üzerindeki etkileri hakkında farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Çikolata sarhoş edici ve bir afrodizyak özellikler taşıyan bir ürün olarak kabul edildiğinden, en azından 14. yüzyıla kadar kadınlar ve çocuklar için uygun görülmemiştir. Ancak, çikolatanın yalnızca erkekler için olmadığının fark edilmesi fazla uzun sürmemiştir.


Kimileri, çikolatanın kadınların hamile kalmasına yardımcı olabilecek bir aşk iksiri olduğuna ve sıcak çikolatanın hamilelik sırasında tüketilmesi durumunda doğumu kolaylaştıracağına inanmıştır.


17. yüzyıla gelindiğinde çikolata, kakaonun pek çok sağlıklı unsur içerdiğini keşfeden birçok botanikçinin onayını almıştır. İtalyan doktor Stephani Blancardi (1650-1702) şunları yazmıştır: “Çikolata hoş bir tada sahip olmakla kalmıyor; aynı zamanda ağız için de, tüm salgı bezlerinin ve ruh hali sağlığının korunması için de gerçek bir balsam. İşte bu yüzden çikolata içen insanların nefesi hoş kokuyor.” Hatta bu dönemde kimileri, çikolatanın tüberküloza yönelik mükemmel bir tedavi olduğu konusunda ısrar etmiştir. Bir Fransız doktor, kakaonun kırık bir kalbi iyileştirmenin ideal aracı olduğuna kanaat getirmiştir. Doktor şunları yazmıştır: “Her kim sever ve dünyanın en yaygın aşk hastalığına yakalanacak kadar bahtsız olursa, en rahatlatıcı teselliyi [çikolatada] bulacaktır.” 1680′lere gelindiğinde, çikolatanın yorucu bir giinün ardından yeniden enerji kazandırdığına, akciğer iltihabını azalttığına ve kalbi güçlendirdiğine inanılıyordu.

Ancak, herkes o kadar da çikolata tutkunu değildi. 18. yüzyılda Toskana sarayından bir doktor, çikolatanın pek çok istenmeyen yan etkisi olduğunu açıklamıştır: bitmeyen gevezelik, uykusuzluk, asabiyet ve çocuklarda hiperaktivite. 1800′lerde kakao, içki sersemliğini geçirmek için öğütülmüş amber tozuyla, ayrıca frengi, hemoroid ve bağırsak bozukluklarını tedavi etmek için de başka malzemelerle karıştırılıyordu. 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde, çikolata devlet hastaneleri ve sanatoryumlar ile askeriye tarafından tıbbi amaçlarla kullanılıyordu.

Günümüzde, çikolatanın vücudumuz ve zihnimiz üzerindeki etkileri iyi bir şekilde kaydedilmektedir. Geçtiğimiz on yıl içinde, çeşitli çalışmalar kakaonun ve çikolatanın faydalı özellikleri olduğunu göstermiştir. Bunlardan en dikkat çekenleri, kakaonun kardiyovasküler sistem açısından önemli faydaları olması ve kalp krizi, inme, yüksek tansiyon ve kanser riskini azaltmaya yardımcı olmasıdır. Dahası, kakao tüketimi ileri yaşlarda idrak yeteneğinde görülebilen düşüşün azalmasıyla ilişkilendirilmektedir.


Çikolata, kakao çekirdeklerinde doğal bir şekilde bulunan bir tip antioksidan olan flavanol içerir. Bunlar, vücuttaki zararlı serbest radikalleri ortadan kaldırabilir ve vücudun kendi antioksidan savunmalarının korunmasına yardımcı olur.

Kakao gibi antioksidan açısından zengin besinlerin yüksek miktarda tüketilmesi, kalp krizinden ölüm riskinin azalmasıyla ilişkilendirilmiştir.


Ayrıca, çikolata vücut üzerinde uyarıcı bir etkic ye sahip olan çeşitli alkaloidler – bitkilerde doğal olarak var olan organik elementler – içerir. Bunların en önemlisi, idrar söktürücü etkiye sahip olan teobromindir. Bu alkaloid kalp atış hızını artırsa da, kan damarlarını genişleterek kan basıncını düşürür.


Buna ek olarak, teobromin bronşlarda bulunanlar da dahil olmak üzere düz kasları gevşettiğinden, astım tedavisine de yardımcı olur. Kakao ve çikolata tüketiminin ruh halini düzeltici faydaları da vardır.


Kakao, beyinde özellikle serotonin ve dopamin olmak üzere çeşitli iyi hissettirici kimyasalların üretimini artıran maddeler açısından zengindir. Bu da, kakaonun antidepresan ve ruh halini iyileştirici özelliklere sahip olduğu anlamına gelir. Çikolata, sağlıklı beslenmenin bir parçası olarak, aşırıya kaçmadan tüketilebilir. İçinde temel olarak karbonhidratlar, yağ ve proteinler bulunur ve ayrıca iyi bir mineral ^ kaynağıdır. Kalsiyum kemikleri güçlendirir, magnezyum yedilderimizden enerji almamıza yardımcı olur, demir beyne oksijen gitmesini sağlar, çinko da bir yaralanmadan sonra iyileşme sürecinin hızlanmasına yardımcı olur.

GIDA DERGİSİ • Nisan 2013 • Barry Callebaut Ülke Müdürü Serdar Tülek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder